Tunceli'nin Nedense Konuşulmayan Tarihçesi
Tunceli'nin zengin tarihine ışık tutan arkeolojik bulgular, bizi Kalkolitik Çağa, yani M.Ö. 5500-3500 yıllarına kadar götürüyor. Pulur (Sakyol) Höyüğü'nde gerçekleştirilen kazılarda ortaya çıkan kale görünümündeki evler, ocaklar ve çeşitli madeni eşyalar, bölgenin o dönemde nasıl bir yerleşim yeri olduğunu gösteriyor.
İşuva olarak bilinen bölge, M.Ö. 2200'lerde Subarruların hakimiyeti altına girmiş ve zaman içinde Hurriler, Hititler, Urartular, Medler, Persler, Makedonyalılar gibi farklı medeniyetlerin etkisi altına girmiştir. Romalılar, Partlar, Bizanslılar ve Sasaniler arasında el değiştiren Tunceli, M.S. 639'da Arapların egemenliğine girmiş ancak Bizanslılarla olan mücadeleler sonucunda M.S. 972'de tekrar Bizanslıların kontrolü altına girmiştir.
Türklerin Anadolu'ya hakim olduğu dönemde, Malazgirt Meydan Muharebesi'nin ardından 1087 yılında Tunceli kesin olarak Türk egemenliğine geçmiştir. Selçukluların hakimiyetinden sonra Moğol istilası yaşanmış, ardından Mengücekler ve Akkoyunlular bölgeyi yönetmiştir. Osmanlılar, 1473 yılında yapılan Otlukbeli Savaşı'ndan sonra Tunceli'yi ele geçirmiş ve daha sonra Safevilerin kısa süreli egemenliğinden sonra 1514'teki Çaldıran Meydan Muharebesi'nde tekrar Osmanlı hakimiyetine girmiştir.
Osmanlı döneminde Tunceli, 1847'de Dersim Livası adıyla sancak yapılarak Erzurum'a bağlanmış, 1886'da Mutasarrıflığa indirilmiş ve 1892'de tekrar sancak olarak Mamurat-ül Aziz (Elazığ) iline bağlanmıştır. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte 1935'te Dersim Vilayeti olarak ayrılan bölge, 1946'da Tunceli adını alarak günümüzdeki sınırları içinde yer almıştır. Bu süreçte il merkezi, Kalan Kasabası'ndan bugünkü konumuna, yani Tunceli'ye taşınmış ve ismi de Mustafa Kemal Atatürk tarafından Tunceli olarak değiştirilmiştir. Tunceli adı, yörede yaşayan sağlam insanların karakterini temsil etmektedir.
TUNCELİ'NİN COĞRAFİ YAPISI
Tunceli'nin coğrafi yapısı, Fırat Havzası'nda bulunan ve doğal sınırlarla çevrili yüksek bir bölgeye işaret etmektedir. İl, Doğu Toros Dağları'nın uzantılarına ev sahipliği yapmakta olup, bu dağlar ilin kuzeybatısından kuzeyine ve kuzeydoğusuna kadar uzanmaktadır. Doğu Toros Dağları'nın oluşturduğu bu engel, Iğdır Ovası'ndan başlayarak Erzincan Ovası'na kadar olan verimli çöküntü alanıyla bütünleşmeyi zorlaştırmaktadır. Dağlar, yüzey suları tarafından aşınıp akarsular tarafından derin vadilere dönüştürülmüş yüksek platolara dönüşmüştür. Tunceli'nin vadileri genellikle dar ve dik olup, vadi tabanlarında geniş ovalar bulunmamaktadır.
İlin topraklarının %70'ini dağlar, %25'ini platolar, %5'ini ise ovalar ve düzlükler oluşturmaktadır. Dağlar, Doğu Torosların uzantısı olarak batı-doğu yönlü uzanmaktadır. Munzur Dağları ve Avcı Dağları, ilin kuzeybatısından kuzeyine kadar uzanan doğal bir sınır oluşturmaktadır. Bu dağ sıralarının kuzeydoğusunda ise Bağırpaşa Dağı yer almaktadır.
İlin orta ve güney kesimlerinde 1500-2000 metre yükseklikte dizilen tepeler bulunmaktadır. Kırklar Dağı, Topatan Tepe ve Karaoğlan Dağı gibi zirveler, ilin başlıca yüksek tepeleridir. Bu dağlar, meşe ormanlarıyla kaplı olup, eteklerinde ardıç topluluklarına rastlanmaktadır.
Munzur Dağları, ilin kuzeybatısı, kuzeyi ve kuzeydoğusunda zor geçit veren sıralar halinde uzanmaktadır. 130 km boyunca uzanan bu dağlar, geniş tabanları üzerine oturmuş ve doruklarında genellikle 3000 metrenin üzerinde yüksekliklere sahiptir. Munzur Dağları, Ovacık çöküntü alanına dik bir biçimde inmekte olup, Mercan Dağları olarak bilinen kesimle devam etmektedir. Ovacık'tan sonra 2800-3000 metreye çıkan dik yamaçlar, havza tabanlarına doğru inmektedir. Bu dağlar, yaz aylarında yöre halkının yaylak alanları olarak kullanılan havza tabanları ile ayrılmıştır.
Munzur Dağları'nın güney yamaçlarında meşe ve ardıç topluluklarına rastlanırken, dağların 2700 metreden yüksek kesimleri sürekli karlarla kaplıdır. Kış aylarında yüksek ve sarp geçitler kapanmaktadır, bu geçitlerin en önemlileri ise Mercan ve Kemah geçitleridir. Tunceli'nin coğrafi yapısı, bu dağlar ve platolar arasındaki zengin ve çeşitli peyzajıyla dikkat çekmektedir.
Bağırpaşa Dağı
Bağırpaşa Dağı, Tunceli'nin kuzeydoğu ucunu kaplayan geniş ve yüksek bir kütledir. Bu dağ, Munzur Dağları'nı Karasu-Aras Dağları'na bağlar ve Pülümür Çayı Vadisi'nden batıdan, Karasu Vadisi'nden kuzeyden ve Peri Suyu Vadisi'nden güneyden çevrilmiştir. Bağırpaşa Dağı'nın zirveleri sürekli kar ve buzlarla kaplı olup, en yüksek noktası 2906 metredir. Özellikle dağın güney etekleri, yoğun meşe ve ardıç ağaçlarından oluşan kapsamlı bir örtü ile kaplıdır. Pülümür, Karasu ve Peri Suyu vadilerine doğru alçalan kesimler, zengin otlaklarla kaplı platolar halindedir.
Platolar, il topraklarının %25'ini kaplayarak Munzur Dağları ve Bağırpaşa Dağı'nın doruklar bölgesinde yüksek sırtlarla çevrili düzlükler şeklinde bulunur. Ayrıca güneydoğu ve doğuda Pülümür Çayı Vadisi'ne inen kesimde, çeşitli yükseklik basamaklarına sıralanmış platolar mevcuttur. Bu platolar arasında en ünlüleri, Mercan Dağları üzerinde yer alan Merk Yaylası ve Munzur Dağları'nın orta bölümünde bulunan Kepir Yaylası'dır. Bu platolar, soğuk geçen kış aylarında hayvancılık faaliyetleri için kullanılan otlak alanları olarak önem taşır.
Tunceli'de vadiler, yüksek ve sarp kesimlerde hem il içinde hem de çevre illerle doğal ulaşım yollarını sağlayan önemli doğal yapıları oluşturur. Genellikle güney doğrultusunda uzanan vadiler, henüz tam olarak gelişmemiş, dar ve dik yarıklar şeklinde karakterizedir. Akarsu vadileri, tektonik çöküntü alanlarında oluşmuş olup biraz daha genişlemişlerdir. Munzur, Mercan, Pülümür, Peri ve Tahar Çayı Vadisi, ilin en önemli vadilerindendir. Bu vadilerin özellikle güneyinde, tarım için uygun genişleyen kesimler mevcuttur.
Munzur Vadisi, Munzur Dağları'nın orta bölümünde yer alan tepelerin güney yamaçlarından başlar. Bu kollar, ilin en büyük düzlüğü olan Ovacık çöküntü alanında birleşir. Munzur Vadisi, merkez ilçede Pülümür Vadisi ile birleşerek güneye uzanır ve Keban Baraj Gölü'ne ulaşır.
Pülümür Vadisi, Avcı Dağları'nın doğu yamaçlarından birkaç kol halinde başlayıp güneye uzanan çok dar ve dik bir vadidir. Merkez ilçede Munzur Vadisi ile birleşip güneyde Keban Baraj Gölü'ne açılmaktadır.
Peri Vadisi, Bingöl Dağları'nın batı yamaçlarından çok sayıda kol halinde başlar. Elazığ-Tunceli sınırını oluşturarak güneye Keban Baraj Gölü'ne açılan vadi yer yer dar ve dik karaktere sahiptir. Peri Vadisi, Tunceli-Bingöl arasındaki ilişkiyi sınırlandıran doğal bir engel oluşturur.
Tahar Vadisi, Kırklar Dağı'nın batı yamaçlarından batıya ve güneye yönelerek Keban Baraj Gölü'ne açılır. Diğer vadilere kıyasla daha geniş ve dik değildir. Çemişgezek yöresinde ise, yer yer genişlediği kesimlerde akarsu yatağının iki yanında sıralanmış bükler oluşmuştur. Tunceli'nin doğal yapısı, bu vadilerin etkileyici ve çeşitli manzaralarını içermektedir.
YABAN HAYVAN VARLIĞI
Tunceli ili, zengin bir yaban hayatına ev sahipliği yapmaktadır, özellikle Munzur Vadisi ve çevresi bu konuda öne çıkan bir bölgedir. Bu doğal ortam, Çengel Boynuzlu Yaban Keçisi ve Bezuvar isimli iki tür dağ keçisi ile av kuşlarından Ur Kekliği gibi ilginç ve nadir türleri barındırmaktadır. Çengel boynuzlu yaban keçisi, yaz aylarında orman sınırının üzerindeki kayalık alanlarda, kışın ise ormanın içindeki sarp bölgelerde yaşamaktadır. İlde ayrıca sansar, kokarca, porsuk, tavşan, dağ keçisi, dağ koyunu, tilki, boz ayı, domuz, kurt, sincap ve kirpi gibi yaban hayatının yaygın türleri bulunmaktadır. Munzur'da yaşayan boz ayı, mağaralarda ve kaya kovuklarında yaşayan önemli bir büyük memelidir. Bölgedeki diğer büyük memeliler arasında vaşak, yaban domuzu ve bozkurt da bulunmaktadır. Yırtıcı kuşlardan kartal, akbaba, doğan, şahin, atmaca, kerkenez, tellice ve çaylaklar, il genelinde sıkça gözlemlenen türler arasındadır. Gece yırtıcılarından puhu kuşu, baykuş ve yarasa da yaygın olarak görülmektedir. Keklik, çil keklik, toy, mezgeldek, turna, bıldırcın, çulluk, üveyik, tahtalı ve kaya güvercinleri gibi kuş türleri de yörede yaşamaktadır. Munzur Suyu, kırmızı benekli alabalık türleri için uygun bir ortam sunmaktadır ve bu su kaynaklarında alabalık, kepenez ve dargın balığı gibi türler bulunmaktadır. Keban Baraj Gölü'nde ise sazan, küpeli balık ve turna balığı gibi türler yaşamaktadır.
Tunceli'de ovalar, il topraklarının %5'ini oluşturur ve genellikle önemli düzlükler bulunmamaktadır. Tunceli'nin kuzey yarısında Zeranik Ovası ve Ovacık ilçesinin Yeşilyazı Bucağı'nda bulunan Yeşilyazı Ovası gibi düzlükler bulunmaktadır. Munzur Dağları'ndan gelen akarsular ve yüzey sularının taşıdığı materyaller, bu çukurluktaki tabanı kalın bir alüvyal toprak tabakasıyla kaplamıştır. Özellikle 1350 metre yükseklikteki Ovacık Ovası, 74 km²'lik bir alana sahiptir ve tarımsal üretime elverişlidir. Ancak, sert iklim koşulları nedeniyle tarımsal faaliyetler sınırlıdır. Yeşilyazı Ovası ise 44 km²'lik bir alanı kapsamaktadır ve hububat ile bakliyat ekimi yapılmaktadır. Bu alanların bir kısmı sulanabilmektedir, ancak iklimin sertliği bu faaliyetleri sınırlamaktadır.
AKARSULAR
Tunceli, akarsu bakımından oldukça zengin bir bölgeye sahiptir. Yüksek dağlarda düzenli olarak yağan yağmur ve kar suları, yer altına sızarak kaynaklar halinde tekrar yüzeye çıkar. Bu kaynaklar, akarsuların bol ve düzenli bir şekilde akmasını sağlar. İlin önemli akarsuları arasında Munzur Suyu, Mercan Deresi, Pülümür Çayı, Peri Suyu ve Tahar Çayı bulunmaktadır.
Munzur Suyu, Ziyaret Tepesi'nin eteklerinden doğar ve Ovacık düzlükleri boyunca batı-doğu yönünde akarak Pülümür Suyu ile birleştikten sonra güneye yönelir. Munzur Suyu, çeşitli derelerin sularını toplar ve Munzur Vadisi Milli Parkı sınırları içinde Keban Baraj Gölü'ne kadar uzanan 144 km'lik bir güzergah izler.
Peri Suyu, Bingöl'ün kuzeyinde Şeytan Dağları'nın batı eteklerinden doğar. Tunceli'nin doğu sınırını oluşturarak güneybatı yönünde akar. Tunceli topraklarından birçok dere ve akarsunun sularını alarak Keban Baraj Gölü'ne dökülür.
Pülümür Çayı, Avcı Dağları'nın eteklerinden doğar, Pülümür İlçe merkezini geçtikten sonra güneybatıya yönelir. Pülümür Çayı, derin ve dik vadiler oluşturarak akar ve Tunceli kentinde Munzur Suyu'na katılır.
Mercan Deresi, Avcı Dağları'nın batı yamaçlarından doğar ve güneybatı yönünde akarak Ovacık ilçe merkezinin doğusunda Munzur Suyu'na karışır.
Tahar Çayı, Kırklar Dağı'ndan doğar ve Kırklar Çayı'ndan beslenir. Çemişgezek İlçe merkezinin batısından geçerek Keban Baraj Gölü'ne dökülür.
Tunceli'de Keban Baraj Gölü dışında büyük göl bulunmamakla birlikte, Mercan, Avcı, Karasakal Dağları üzerinde ve Bağırpaşa Dağı'nın doruklar bölgesinde buzul yataklarının suyla dolması sonucunda oluşmuş küçük krater gölleri bulunmaktadır. Örneğin, Karagöl, Koçgölü, Mercan Gölleri, Katır Gölleri, Dilincik Gölü, Çimli Gölü, Şer Gölü ve Buyer Baba Gölleri gibi. Bu göller genellikle 2000-3000 metre yükseklikteki zirvelerde yer alır ve ulaşım imkanları sınırlıdır.
BİTKİ ÖRTÜSÜ
Tunceli ilinin bitki örtüsü, coğrafi ve iklimsel özelliklerinden kaynaklanan zenginliklere sahiptir. İl, Doğu Anadolu Orman Kuşağı içerisinde yer almakta olup genellikle bodur ve baltalık meşe ağaçlarından oluşan ormanlar ile kaplıdır. Bu ormanlar, ilin orta ve kuzey kesimlerinde, özellikle Tunceli Merkez, Ovacık, Pülümür, Hozat ve Nazımiye ilçelerinde yoğunlaşmıştır.
İlin kuzey kesimlerinde yer alan dağların yüksek rakımlı, dik ve sarp yamaçları nedeniyle genellikle çıplak olarak adlandırılabilir. Bu dağlarda ağaç yetişmezken, güney yamaçlarda 1800 metreden daha alçak kesimlerde meşe ve ardıç toplulukları gözlemlenebilmektedir. Dağların güney yamaçlarında, 1800 metreden daha alçak kesimlerde ise genellikle meşe ormanları yaygındır. Vadilerde ve akarsu boylarında ise meşe ağaçlarına ek olarak ardıç, gürgen, dişbudak, akağaç, söğüt, kavak ve çınar gibi ağaç türleri bulunmaktadır. Munzur Vadisi tabanında ve su boylarında ise karaağaç, akağaç, kızılağaç, dişbudak, çınar, asma, huş, ceviz, yabani fındık, kavak, söğüt ve çeşitli çalı türleri gibi zengin bir bitki örtüsü bulunmaktadır.
Munzur Vadisi Milli Parkı, ilin bitki örtüsü bakımından en zengin bölgelerinden biridir. Parkın florasında kayıtlı 1518 çeşit bitki bulunmaktadır, bunlardan 43 çeşidi Munzur Dağları'na özgüdür ve 227 çeşidi Türkiye'ye endemiktir. Munzur Dağları'nda bulunan endemik bitkiler arasında Çan Çiçeği, Erzincan Kirazı, Bindebir Keklik Otu, Munzur Kekiği, Munzur Düğün Çiçeği, Dağçayı, Munzur Dağı Oltuotu ve Menekşe yer almaktadır.
İldeki orman varlığı genellikle orta ve kuzey kesimlerde yoğunlaşmış olup, çemişgezek ve Pertek ilçelerinde orman varlığının azalmasına rağmen Keban Baraj Gölü'ne bakan kesimlerde bodur meşeliklere rastlanmaktadır. Güney ilçelerinde orman varlığının azalmasına rağmen meyve bahçeleri, bitki örtüsünü zenginleştirmektedir.
İlin iklimi karasal iklimdir ve çok kısa süren yaz ayları sıcak ve kurak geçerken, kışlar çok soğuk ve yağışlıdır. Yıllık yağış miktarı 550-1080 mm arasında değişmekte olup en düşük yağış yaz aylarında, en yüksek yağış ise sonbahar ve kış aylarında düşmektedir. Bu iklim farklılıkları, ilin doğal ve fiziki özellikleriyle birleşerek farklı ekosistemlere ve bitki örtülerine olanak tanımaktadır. İklim farklılıkları, özellikle Keban Baraj Gölü çevresinde kıyı turizminin ve kuzeydeki dağlık alanlarda kış sporlarının geliştirilmesine olanak sağlamaktadır.
Tunceli ilinin orta ve kuzey kesimlerinde düzlüklerde ve akarsu kenarlarında ilkbahar aylarında canlanan çeşitli kır çiçekleri, rengârenk örtüler oluşturarak görsel açıdan etkileyici bir bitki çeşitliliği sunmaktadır.
TUNCELİ' NİN EKONOMİK YAPISI
Tunceli'nin ekonomik yapısı, zorlu doğal koşullar, sınırlı tarım alanları ve ulaşım imkanlarının kısıtlı olması gibi faktörlerden etkilenmiş, bu nedenle Türkiye'nin geri kalmış illerinden biri olarak değerlendirilmektedir. İl, dağların zor geçit veren sıralar halinde uzanması, uzun yıllar dışa kapalı ve durağan bir ekonomik yapının hakim olmasına neden olmuştur.
Tunceli'nin ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanmaktadır, ancak ne bitkisel üretim ne de hayvancılık gelişkin değildir. Tarım alanlarının kısıtlı olması, verimliliğin düşük olması ve sermaye birikiminin yetersiz olması, özel sektör yatırımlarının sınırlı kalmasına ve sanayi sektörünün geri kalmasına neden olmuştur. İlde yapılan kamu yatırımları, özellikle süt, yem ve halı ipliği üretimine yönelik fabrikalarla sınırlı kalmıştır.
Tunceli'nin sanayi sektörü, tarım sektörü gibi geri kalmış durumdadır. İmalat sanayi kurmak yerine tarımı geliştirmeye yönelik yapılan yatırımlar, ekonominin dışa kapalı ve durağan yapısını biraz kırmış, ancak yeterli olmamıştır. İlde özel sektör yatırımları sınırlıdır ve ticaret ile hizmet sektörleri de gelişmemiştir.
Tunceli'nin ekonomik potansiyeli arasında yer alan tarım ve hayvancılık, ilde faal nüfusun temel geçim kaynağını oluşturur. Ancak, tarım arazilerinin eğimli ve küçük parçalar halinde olması, toprak kalınlığının az olması ve modern tarım yöntemlerinin yaygınlaşmaması gibi faktörler, tarımın daha çok iç tüketime yönelik olmasına neden olmuştur.
Tunceli'nin ekonomik geleceği, özellikle Tunceli Organize Sanayi Bölgesi'nin tamamlanmasıyla birlikte imalat sanayi yatırımlarının artmasıyla şekillenebilir. Ancak, ilin maden potansiyelinin düşük olması ve ormancılık sektörünün gelişmemesi gibi zorluklar, ekonominin çe diversifikasyonunu engellemektedir.
MUNZUR VADİSİ MİLLİ PARKI
Tunceli-Ovacık arasında yer alan ve 1971 yılında 42.000 hektarlık bir alanı kapsayacak şekilde milli park ilan edilen Munzur Vadisi, Türkiye'nin en geniş milli parklarından biridir. Munzur Vadisi Milli Parkı, Tunceli kent merkezine 8 km uzaklıkta başlayarak vadi boyunca Munzur Dağlarına kadar uzanmaktadır. Bu alanda yer alan zengin doğal özellikler, endemik bitki türleri ve özgün hayvan türleri, bölgenin milli park olarak ilan edilmesinde etkili olmuştur.
Munzur Vadisi Milli Parkı'nın doğal zenginlikleri arasında Munzur Suyu ve Mercan Deresi gibi akarsu kaynakları, gözeler, endemik bitki türleri ve yöreye özgü hayvan türleri yer almaktadır. Bu bölge, özellikle nadir alabalık türleri, çengel boynuzlu ve bezuvar adı verilen dağ keçisi türleri ile ur kekliği gibi av kuşlarına ev sahipliği yapmaktadır. Milli Parkın kuzeyinde yer alan Munzur Dağları, krater gölleri, kaynayan gözeler, kanyonlar ve şelalelerle doğal bir güzellik sergilemektedir.
Milli Park, bitki örtüsü bakımından da oldukça zengindir. Munzur Vadisi florasında 1518 farklı bitki türü kayıtlıdır ve bunlardan 43'ü Munzur Dağları'na, 227'si Türkiye'ye endemik türlerden oluşmaktadır. Huş meşceresi, bu bölgede su kenarında öne çıkan karakteristik ağaçtır ve bölgenin florasına önemli bir katkı sağlamaktadır. Milli Park, meşe ve çeşitli ağaç türleriyle kaplı tepeler ve yamaçlara sahiptir.
Munzur Vadisi Milli Parkı, yaban hayvanları için uygun bir yaşam alanı sunmaktadır. Çengel boynuzlu keçi, bezuvar, kurt, tilki, ayı, vaşak, su samuru, porsuk, sincap, tavşan, yaban domuzu gibi birçok yaban hayvanına ev sahipliği yapmaktadır. Kuş türleri bakımından zengin olan milli park, yırtıcı kuşlardan kartal, akbaba, doğan, şahin, atmaca, kerkenez ve nadir türlerden kaya kartalı gibi kuşları içermektedir.
Munzur Suyu, Mercan Deresi ve çevresinde yaşayan alabalık, bölge için önemli bir ekonomik değerdir. Turistik etkinliklere ve doğa sporlarına elverişli olan Munzur Vadisi Milli Parkı, kamp, piknik, sportif balıkçılık, doğa yürüyüşleri ve su sporları gibi birçok etkinliğe olanak tanımaktadır. Munzur Vadisi, ziyaretçilere eşsiz doğal güzellikler ve çeşitli yaban hayatıyla unutulmaz bir deneyim sunmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.