Tunceli’de Yaşayan Seyyitler ve Alevi Ocakları
Tunceli'ye kök salmış Seyyitler, Hz. Muhammet ve Hz. Ali'nin soyundan gelerek tarihi süreç içinde kendi kültürlerine etki eden birçok Seyyit ailesine ev sahipliği yapıyor. Tunceli'nin Seyyitleri arasında, Kürtleşen (Kurmançlaşan) ve Zazalaşan (Kırmanclaşan) bazı gruplar bulunuyor. Bu Seyyitler, kendi ocaklarında Tunceli'de yaşarken, bazıları uzantılarıyla farklı yerleşim yerlerinde yaşamlarını sürdürüyor.
Tunceli'nin Ağuiçen Ocağı, asıl adı Seyyit Temiz olan Ağuiçen'e dayanıyor. Seyyit Lokman Perende'nin torunu olan Ağuiçen, Türk kültürü ve Hacı Bektaş Veli'nin etkisi altında yetişti. Ağuiçen'in uzantıları Tunceli'de yaşamını sürdürerek bu bölgede önemli bir Alevi Ocak geleneğini devam ettiriyor. Seyyit Temiz'in oğulları arasında Koca Seyyit, Köse Seyyit, Mir Seyyit ve Mençek Seyyit bulunuyor. Bu soyun uzantıları, Tunceli'nin Ulukale köyünde yaşamlarını sürdürüyor.
Ağuiçen Ocağı'nın temsilcileri arasında yer alan Ağu İçenliler, büyük dedeleri Seyyit Ebul Vefa'dan itibaren Kürtleşmişlerdir. Ebul Vefa'nın annesi Meymune tarafından Şembek bölgesine kaçırılması ve kültürel etkileşim bu soyun Kürtleşmesine neden olmuştur. Tunceli'de yaşayan Ağu İçenliler, bu köklerini sürdürerek bölgede önemli bir Alevi Ocak geleneğini oluşturmuştur.
Ağuiçen Ocağı'nın merkezi olarak kabul edilen Karabakır (Bargıni) köyündeki türbe, hala yöre halkı tarafından ziyaret edilip önemli bir kültürel miras olarak görülmekte ve Ağuiçen soyunun temsilcileri tarafından anlam dolu ziyaretlere sahne olmaktadır.
Delil Bircan Ocağı: Seyyit Soyunun Derin Kökleri ve Hikayesi
Delil Bircan Ocağı, İmam Zeynel Abidin'in oğlu Seyyit Zeyd soyundan gelmektedir. Soyunun tarihi kökleri oldukça derin olup, şeceresi hicretin 48. yılında ilk kez belgelenmiş ve daha sonra 1010 yılında Şeyh Horasani tarafından Horasan'da yenilenmiştir. Bu soyağacı, Seyyit Abdullah tarafından Nakib-ul Eşraf'a sunulmuş, tarihçi Tacettin El Vefani tarafından kaleme alınmış ve Şeyhler Şeyhi Şeyh İmadeddin Süleyman ile Şeyh Alaattin tarafından onaylanmıştır.
Baba Mansur soyundan gelenler, Türkmenistan Yesi kentinde bulunan Hoca Ahmet Yesevi'nin okulunda eğitim almış ve bu okulda birçok erenle birlikte zaman geçirmişlerdir. Baba Mansur'un torunu Seyyit Mansur, 1165 yılında Doğu Dersim'in merkezi olan Mecingert Sancak Beyliği'ne atanmış ve uzun süre adil bir yönetim sergilemiştir. Ancak, bölgedeki olaylar ve siyasi gelişmeler nedeniyle Mecingert'ten ayrılmak zorunda kalmış, Muhundu tarafına yerleşmiştir.
Baba Mansur soyundan gelenler, Muhundu bölgesinde yerleşik hayata geçmiş ve bu bölgede birçok köyde yaşamışlardır. Soyunun kökenleri, Erzurum Saltuklu beyi Seyyit Muhammet Saltuk'un oğlu olduğuna dayanmaktadır. Baba Mansur soyu, bölgede etkili bir liderlik sergileyerek halkı tarafından sevilmiş ve "Baba Mansur" unvanıyla anılmıştır.
Ayrıca, Delil Bircan Ocağı'nın önderi Şeyh İmadeddin Süleyman, Delu Belican'a bağlı bir cemaatin lideridir. Bu cemaat, Horasani huzurunda Şeyh Delu Belican'a bağlanmıştır. Şeyh İmadeddin Süleyman, cemaatinin vasiyetini ve bağlı oldukları cemaatleri açıkça belirtmiş ve bu bağlılık ölümden sonra da devam etmesi için dualar etmiştir.
Delil Bircan Ocağı'na bağlı cemaatler arasında Melkişi, Berekan, Evdelan, Zafaran, Bozukan, Nirikan, Cazikan, Muşkan, Eskuban, Şehnevan, Semedan, Üzemenan, Menenan, Arabi, ve diğerleri bulunmaktadır. Bu cemaatlerin bir kısmı hala Tunceli, Erzincan ve Bingöl sınırları içinde yaşamaktadır, ancak birçoğu zaman içinde diğer aşiretlerle bütünleşmiş veya bilinmez bir kaderle karşılaşmışlardır.
“Aşağıdaki Kürt cemaatlerine vasiyettir:
Şeyh İmadettin Süleyman, Delu Belican’a bağlı aşağıdaki Kürt cemaatlerine de vasiyete buluyor: “Aşağıdaki Kürt cemaatlerine vasiyettir: “Bu cemaatler, Sultan’ul Arifi n Horasani huzurunda Şeyh Delu Belincan’a bağlanmışlar. Şeyh Delu Belican, Şeyh Süleyman ve Şeyh Alaattin tarafından nimetlendirilmiştir. Allah’ın, Meleklerin ve bütün insanların lanetleri onu üzenlerin üzerine olsun. Bu vasiyete karşı gelen her kul asidir. Her asi Cehennemliktir.” Şeyh Delu Belican’a bağlanan cemaatler:
1-Melkişi Cemaati
2-Berekan “
3-Evdelan “
4-Zafaran “
5-Bozukan “
6-Nirikan “
7-Cazikan “
8-Muşkan “
9-Eskuban “
10-Şehnevan “
11-Semedan “
12-Üzemenan “
13-Menenan “
14-Arabi Keseban
15-Esikan
16-Keykan
17-Kimrişan
18-Kuniyan
19-Butahisi
20-Kerikan
21-Şadiyan
22-Huşubelan
23-Şeyhbelan
24-Eşkunyan
25-Halikan
26-Buhenan
27-Beytan
28-Buran
29-Dirimgarian
30-Takısvan
31-Lezan
32-Kullimeman
33-Muşkicenan
34-Dımışkiyan
35-Berberiyan
36-Nebedan
37-Nuruzan
38-Verebseban
39-Zurzanian
40-Delipkan
Bu aşiret veya cemaatlerin bir bölümü hala Tunceli-Erzincan-Bingöl sınırları içinde yaşamaktalar. Birçokları da bilinmiyor, başka aşiretlerle bütünleşmişler.
Şeyh İmadettin Süleyman tarafından koşullu olarak Delu Berhucan’a verilen şecere şöyledir:
Hz.Ali
İmam Hüseyin
İmam Zeynel Abidin
Zeydul Enver
Hasan’ul Ekber
Zeydin
Muhammet
Muhammet
Zahudul
Abdul Varihinde
Ebul Vefa
İbrahim el Hırkani
İshak Ahmet
Ziyaddin Allahverdi
Ali
Hasan
Hüseyin
Ziyaddin
Allah Kulu Ahmet
Yadigar
Mecnun
Ziyattin Hüseyin
Hüseyin
Ahmet
Salih
İshak
Memduh
Muhammet
Abdullah Berhucan
Ali
Hasan
Kemal
Mecnun
Mevali
İlyaslar
Yelbeyliler
a)Mırtıkanlar
a)Azizler
b)Hasa Meliler
b)Gencikanlar
Cucikler
İsmailler
Hüseyinler
c)Keskinler
c)Hıdırlar
d)Ali İlyaslar
d)İvibeyler
Mevali
e)İvikekiler
İbrahim
Hüseyin
Rıza
Hasan
Hüseyin Erdoğan
Haki
Kasım
Fehruz
Deniz
Hasan
Bize göre Hüseyin Erdoğan Dede 45. veya 46. kuşakta olmalıydı. Bu soyağacında eksikler var. Delil Bircan 30. sırada olduğuna göre 1400’lerin sonları ile 1500’lerin başlarında yaşamış oluyor. Bu durumda 1220 yılındaki Moğol işgalinden sonra Anadolu’ya gelmiş olması imkansızdır. Moğol işgalini yaşayanlar, 21. ve 22. kuşaklardı. Yine, yukarıda yayınladığımız Ağuiçenler Ocağında ki listelerde Seyyit Ebul Vefa 14. kuşakta yer aldığı ve babası Muhammet olduğu halde; bu şecerede Ebul Vefa 11. sırada yer alıyor ve babası Abdul Verihinde oluyor ki; kesinlikle yanlıştır. Ayrıca 740 yılında Emeviler tarafından Küfe de asılan Seyyit Zeyd’in üç oğlu var. Bunlardan biri Yahya’dır ki; 744 yılında Horasan Gürgan kentinde asıldı. Diğer oğlu Seyyit Hüseyin’dir ki; Battal Gazi, Ağuiçenler, Müneykliler ve Karacalar onun soyundan gelirler. 3.Oğlu Seyyit İsa’dır ki; İran-Gilan bölgesinde kurulan Seyitler Hanedanlığı (Ali Kiya Devleti) bu koldan gelirler. Kısacası Seyyit Zeyd’in Hasan’ul Ekber adında bir oğlu yoktur. Delil Bircan Ocağına: Mılliler, Çuhadarlar, Abbasanlar, Pilvenkler, Butikanlar, Bozukanlar, Kevanlar ve Abdalanlar bağlıdır.
Seyyit Cemal (Derviş Cemal) Ocağı
Seyyit Cemal, Hacı Bektaşi Veli Dergahı’ nda yetişmiş dervişlerden biridir. Hacı Bektaşi Velayet-namesi’nde ona ilişkin şunlar aktarılır: “Hünkar, ahirete göçünce, onun halifelerinin her biri, onun gönderdiği yere gittiler. Yalnız bu üç yüz altmış halifeden bu güne dek adları malum olanları anacağız: Cemal Seyyit, Saru İsmail, Kolu Açık Hacım Sultan, Resul Baba, Pir Ebi Sultan, Recep Seydi, Sultan Balaeddin, Yahya Paşa, Barak Baba, Ali Baba, Atlas Pus Sultan, Dost-u Huda, Hızır Samit.. Hünkar, Seyyit Cemal’i, halifelerinin hepsinden çok severdi. Onu pek ağırlardı. Bu nedenle halifeler de ona saygı duyarlardı. Hünkar da bunu buyururdu. Çoğu zaman eliyle sırtını sıvazlayıp, “Cemal’im, Cemal’im” derdi. Seyyit Cemal, bütün halifelerin üst yanında otururdu. Bir gün: “Acaba Hünkâr bize bir yurt gösterir mi?” diye düşüncelere daldı. Hünkar’a malum oldu: “Cemal’im” dedi. “Bizi varlık yurduna gönder, sonra bir merkep al yola düş. Merkebini nerede kurt yerse, orasını sana yurt verdik. Oraya varır, yurt kurarsın. Senden bir oğul gelecek, Akdeniz’e yol edecek” dedi. Hünkâr varlık yurduna göçtükten sonra, Habip Emirci’yi Hünkar’ın postuna oturttular. Seyyit Cemal, Erenler’in sözüne uyup, bir merkep aldı. Yola revan oldu. Vara vara Altıntaş’a vardı. Otlu, sulak, çimenlik güzel bir yerdi. Merkebini çayıra saldı. Kendisi de uyuyakaldı. Bir süre sonra uyanınca, baktı ki merkebini kurt yemiş. Erenler’in sözünü hatırlayıp, oraya yerleşti. Orada bir çok kerametler gösterdi. Evlendi. Bir oğlu oldu. Adını “Asıldoğan” koydu. Asıldoğan, bir zaman sonra Rumeli’ne geçmek istedi. Gelibolu boğazı’na vardı. Karşıya geçmek için kayıkçılar onu karşıya geçirmek istemeyince, o da denize doğru yürüdü. Deniz önünde yarılıp suyu çekiliyor, kara oluyordu. Kayıkçılar bunu görünce koşup “aman” dilediler. Seyyit Cemal, Altıntaş bölgesinden Tökelcik’ e geldi. Orada vefat etti. Mezarı oradadır”. Seyyit Cemal, takriben 1230 yılında doğdu. Hacı Bektaşi Veli’nin vefatından (1271) sonra, Kütahya Altıntaş’a gitti. Daha sonra Tekelçik’e yerleşti. Evlendi. Takriben 1280’ lerde oğlu Asıldoğan dünyaya geldi. Altıntaş, Kütahya’nın ilçesidir. Kütahya ’nın güneyinde, Dumlupınar’ın kuzeyindedir. Hisarcık, Kütahya’ya bağlıdır. Tavşanlı ilçesinin güney batısındadır. Tökelcik denen yer ise, bugünkü Tavşanlı’ya bağlı bir beldedir. Tavşanlı ile Hisarcık arasında bulunuyor. Yeni adı Tekelcik’tir. Hisarcık ile Altıntaş arası, o günün koşullarına göre yaya olarak iki günlük bir yoldur. Derviş Cemal’in torunu Seyyit Erdoğan, Balıkesir Bigadiç’te yatıyor.
Kureyşan (Mahmut Hayrani) Ocağı
Kureyşan (Mahmut Hayrani) Ocağı Seyyit Mahmut Hayrani, Dersim bölgesinde yaşamış, daha sonra Akşehir’e göç edip, oraya yerleşmiştir. Mahmut Hayrani, Baba İshak İsyanı sonrası Dersim’de saklanan Hacı Bektaşi Veli ve diğer pirlerle tanıştı ve Hacı Bektaşi Veli’ye hayran kaldı. Anadolu Selçukluları’nın Moğollar’a yenilip zayıf düşmelerinden ve ardından 1246 yılında Gıyasettin Keyhüsrev öldükten sonra Hacı Bektaş Veli ile birlikte İçanadolu’ya geldi. Seyyit Mahmut, Hacı Bektaş Veli’ye hayran kaldığı için kendisine “Hayrani takma adı verilmişti. Daha sonra Mevlana ve Selçuklularla ilişki kurmuş, mezhep değiştirerek kadı olmuş ve Akşehir’e yerleşmişti. Saltukname’de Mahmut Hayrani ile ilgili şunlar aktarılmaktadır:
“..Hacı Bektaş Rum’a geldi. Rum’da olanlar onu karşıladılar. Onu ol yere getirdiler. Gelip orada karar tuttu. Orada bir kuş daha vardı. Seyyit idi. Yedi yıldır hayran olup, gözünü yüzünden ayırmazdı. Adına Seyyit Mahmut Hayrani derlerdi. Kırvan ilinde Akyanos (Akşehir) kentinde bir zaviyede otururdu. Birgün Sultan Sarı Saltuk, Fakih Ahmet’e geldi. Fakih Ahmet Şerif’i (Sarı Saltuk) görünce ayağa kalktı. Ona saygılar gösterip ağırladı. Rum ülkesinde bulunan Erenler’i çağırıp getirdiler. Erenler gelip oturdular. Hacı Bektaş bunlara helva pişirdi. Yeyip, hamd olsun diye dualar ettiler. Sarı Saltuk’tan “Velilik” göstermesini istediler. Saltuk, ellerini yere vurunca orada tatlı bir su çıktı. İçip şad oldular. Ahmet Şerif’e: “Server! Siz, Mahmut Hayrani ile Mevlana Celalettin’e de haber verin dediniz. Haber saldık gelmediler” dedi. Şerif, niçin gelmediklerini sorunca Ahmet: “Biri aşıktır, biri hayrandır. Onun için akıl meclisinde cem olamadılar” dedi. Şerif, birkaç gün sonra Erenlerden izin isteyip, Mevlana’ya gitti. Bir kaç gün orada kaldıktan sonra, kalkıp Seyyit Mahmut Hayrani’ye gitti. Mahmut, Sarı Saltuk’u görünce aklı başına gelip, onunla söyleşti. Sarı Saltuk, Mahmut’tan “tövbe eli” alıp, dört terekli tacı Mahmut’a giydirdi.”
(DEVAMI GELECEK...)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.