Türkiye'de darbeler (3): Küresel emperyalizme karşı zaferin adı 15 Temmuz

Türkiye'de darbeler (3): Küresel emperyalizme karşı zaferin adı 15 Temmuz
ABD destekli 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 7 yıl geçti. Küresel emperyalist güçlerin desteğiyle yapılan ihanet girişimi, minarelerden yükselen salâlar, cihad ve şehadet aşkıyla meydanlara çıkan halk tarafından akamete uğratıldı.

15 Temmuz Cuma gecesi TSK içerisindeki Batı destekli illegal "mesiyanik" bir yapılanma olan FETÖ, korkunç bir darbe teşebbüsünde bulundu. Önceki darbelerde görülmemiş şekilde savaş uçakları, helikopterler, tanklar ve ağır silahlar kullanılarak katliamlar gerçekleştirildi. Ağırlıklı olarak Ankara ve İstanbul merkezli olan bu kalkışmanın neticesinde şu ana dek 253 şehit verildi, binlerce kişi yaralandı.

Türkiye'de darbeler (1): 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri

Türkiye'de darbeler (2): 28 Şubat postmodern darbesi ve 27 Nisan e-muhtırası

Darbe girişiminin ilk saatlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan özel bir birlik tarafından suikast ile öldürülmek istendi. Genelkurmay, MİT ve Emniyet binalarında çatışmalar yaşandı, TBMM bombalandı. Türkiye tarihinin en karanlık gecesi olarak görülebilecek sürecin yaşanmasına neden olan söz konusu girişim, milletin büyük fedakârlıkları neticesinde sabahın ilk saatlerinde büyük ölçüde kontrol altına alındı.

Darbeciler birilerinin "iyi çocuklar"ıdır

Darbeler, sosyal sistem içerisinde "askeri kurumun" kendisini merkeze alıp, kurumsal yapının diğer ögelerini yeniden şekillendirmeye çalıştığı girişimlerdir. Türkiye, uzak ve yakın tarihi itibariyle birçok askeri darbe teşebbüsüne maruz kalmıştır. Özellikle Osmanlı'nın Batılılaşma temayüllerinin belirdiği Tanzimat döneminden günümüze, deyim yerindeyse bir "darbe kültürü" meydana gelmiştir. Söz konusu kültür; ülkenin siyasal, ekonomik ve toplumsal açıdan büyük sorunlarla karşılaşmasına ve uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek acılar yaşamasına sebebiyet vermiştir.

19. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren darbeler, "Batılılaşma" hedefini hızlandırmak ve önündeki engelleri bertaraf etmek maksadına yönelik olarak araçsallaştırılmaya başlanmıştır. Batı'nın öngördüğü çerçeveye muhalif gelenek ve gelecek arayışında olan ya da Batılılaşmayı sekteye uğratıp yavaşlatan siyasi kadrolar, askeri darbelere maruz kalmaktadır. Türkiye'de askeri sınıfın kendisini ülkenin gerçek sahibi, kurucu unsuru ve koruyucusu olarak görmesi de, "sivil" unsurlara karşı müdahale etme imtiyazının kendilerinde olduğu dogmatik düşüncesini beslemektedir. Bu bağlamda, Türkiye'de askeri darbeler iç ve dış dinamiklerin etkileşimi sonucu meydana gelmektedir. Son kertede ise dış dinamiklerin çıkarlarının gözetileceğine dair "icazet" alınmasının belirleyici olduğunu söylemek mümkündür. Bu da son dönem darbe literatürü terminolojisinde önemli bir yer edinen "birilerinin iyi çocukları olmayı", darbelerin en belirgin özelliği haline getirmektedir.

Türkiye'de askeri darbeler 10 yılda bir tekrarlandı

Cumhuriyet döneminde askeri darbeler, yaklaşık on yılda bir tekrarlanarak sürekli bir mahiyet kazanmıştır. 1960 yılında, hiyerarşik bir karakterde olmayan; Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Maliye Bakanının idam edilmesiyle sonuçlanan darbeler silsilesinin ilk halkası gerçekleşmiştir. 1962-63 yılında iki başarısız darbe girişimiyle devam eden süreç; 12 Mart 1971'de, emir-komuta zinciri içerisinde ancak "muhtıra" verilmek suretiyle hükümetin istifa ettirildiği bir formda vuku bulmuştur. 12 Eylül 1980 darbesi ise, hiyerarşik ve doğrudan askeri müdahale özelliklerine sahip ilk ve son darbe olmuştur. Hükümetin istifasıyla neticelenen 28 Şubat 1997 darbesi "post-modern" bir nitelik arz ederken, Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısıyla verilen 27 Nisan 2007 "e-muhtırası" ise hükümetin karşı duruşu sebebiyle amacına ulaşamamıştır.

Milletin inisiyatif alması ile akamete uğratılan 15 Temmuz darbe girişimi de, söz konusu darbe kültürünün bir yansıması ve silsilenin son halkası hükmündedir. Önceki darbelerle benzerlikler taşımakla birlikte, kendine özgü birçok unsura da sahiptir.

15 Temmuz darbe girişiminde yaşananlar

15 Temmuz darbe girişiminin aktörlerine, tarihsel arka planına, hedeflerine, neden başarısız olduğuna ve muhtemel sonuçlarına geçmeden önce; darbe girişiminin umumi bir panoramasını betimlemek için girişim süresince ve öncesinde yaşanan olaylar zincirini ana hatlarıyla aktarmak gerekir.

15 Temmuz Cuma günü saat 16.00'da dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a olağanüstü bir askeri hareketlilik yaşandığına dair bilgi istihbar edildi. Söz konusu bilgi, Genelkurmay Karargâhına iletildi ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in katılımıyla değerlendirildi. Daha sonra MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın da katılımıyla yapılan değerlendirmelere bağlı olarak; tüm hava sahasının kapatılarak askeri uçaklara uçuş izni verilmemesi, tank ve zırhlı araçlar başta olmak üzere tüm araçların hareketliliğinin durdurulması ve dışarı çıkmamaları yönünde tedbirlerin alınmasına yönelik bir dizi talimat gerekli merkezlere verildi. Genelkurmay'ın ifade edilen talimatları sonrasında darbecilerin planları deşifre oldu. Böylelikle gece saat 03.00'da harekete geçip saat 06.00'da sıkıyönetim ilan etmeyi planlayan darbeciler, girişimlerini daha erken başlattı.

Darbeciler halka karşı uçak ve helikopter kullandı

Kalkışmayı erkene almak zorunda kalan darbeci grubun harekete geçmesi sonucu, gece saat 22.00 sularında Ankara'da TSK'ya ait bir kısım F-16 savaş uçağı ses hızını aşarak alçak uçuş gerçekleştirdi. Genelkurmay Başkanlığı'nda silah sesleri duyuldu ve Genelkurmay'ın önünde bulunan insanlara helikopterden ateş açıldı. Ardından Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı ve TRT Genel Müdürlüğü bir grup asker tarafından ele geçirildi. Eş zamanlı olarak İstanbul'da Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprüleri askeri araçlarla tek yönlü olarak trafiğe kapatıldı ve Atatürk havalimanına tanklar sevk edildi. Ankara ve İstanbul'da birçok kamu binası önünde asker ve polis teşkilatı karşı karşıya geldi. Darbeye teşebbüs eden grup tarafından Ankara'da MİT kampüsüne ve Genelkurmay Başkanlığı Karargâhına helikopterlerle ateş açıldı. MİT personeli askeri helikopterlerin saldırısına ateş açarak karşılık verdi.

Başbakan Binali Yıldırım açıklama yaptı

Yaşanan gelişmeler üzerine Başbakan Binali Yıldırım saat 23.00'da canlı yayına bağlanarak bir açıklama yaptı. Yıldırım, asker içindeki bazı kişilerin kalkışmada bulunduğunu belirterek, "Bu kalkışmayı yapanlar, bu çılgınlığı yapanlar en ağır şekilde bedelini ödeyecektir" ifadelerini kullandı. Başbakan'ın açıklamasından kısa bir süre sonra Ankara Gölbaşı'ndaki Polis Özel Harekât Eğitim Merkezi bombalandı ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın darbeciler tarafından rehin alındığı duyuruldu. TBMM'de bulunan tüm partiler adına Meclis Başkanı İsmail Kahraman, görüntülü bir sohbet uygulaması olan "facetime" üzerinden darbe girişimini kınadı.

Kaynak:İlke Haber Ajansı (İLKHA)

Bu haber toplam 174 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.